YIL 1948...
Yıl 1948...
29 Ekim cumhuriyet Bayramı...
11 yaşındayım. İngiliz Erkek Okulu birinci sınıfına yeni başlamışım. Hazırlık okuyorum.
Nişantaşında oturuyoruz. O zamanki İstanbul nüfusu ancak bir milyonu bulmuş belki... Tek toplu taşıma aracı tramvay. Bugün İstiklal Caddesinde işleyen Nostaljik Tramvay.
Saat akşam sekiz sularında babamla Maçka-Tünel tramvayına biniyoruz. İstikamet Taksim Meydanı. O tarihte daha Meydan bu kadar geniş değil. Talimhane tarafında bir dizi bina var. En önde de Kristal Gazinosu.
Cumhuriyet’in 25.Yılı. Taksim Meydanı bayraklarla süslenmiş. Meydanın batı tarafında bulunan İstanbul Sular İdaresi’nin deposundan sular akıyor. Arkadan ışıklandırılmış. O yıllarda önemli bir olay. Gündüz Meydanda resm-i geçit yapılmış. Daha Vatan Caddesi olmadığı için askeri resm-i geçitler Taksim Meydanında yapılıyor. İnsanlar 25 yıllık Cumhuriyetlerini kutluyorlar.
O gün bana 25 yıl ne kadar uzun bir zaman gibi gelmişti. Şimdi düşünüyorum da; 31 yıl sonra, biz 2011 yılında daha henüz 12 Eylül 1980 askeri darbesinin getirdiği felaketin izlerini kaldırmaya uğraşıyoruz. O gün, Cumhuriyetin 25. Yıldönümünde hepimiz büyük bir iş başarmanın mutluluğu içindeydik. Yıllar geçtikçe anladık ki daha çok, pek çok eksiğimiz varmış. Henüz o eksikleri tamamlayamadık. Gene de çevremizdeki ülkeler bizim 1923 yılında, daha doğrusu 1920 yılında başladığımız harekete bugün başlıyorlar. Kısaca biz tam 91 yıl öndeyiz.
Bunları neden yazıyorum? 88 yıldır ilk kez bu yıl Cumhuriyet Bayramı parçalı kutlandı. 29 Ekim 1923 bir başlangıçtı. Tüm eksikleri, olumsuzlukları ile güzel ve doğru bir başlangıçtı. Bugün bizler 88 yıldır barış içinde yaşayan bir ülkede yaşıyorsak bunu 29 Ekim 1923 günü ilan edilen Cumhuriyet’e borçluyuz.
Doğrusu bu yüce günün tüm ayrıntılarla kutlanmamasını yadırgıyorum. 29 Ekim Anadolu’da yeni bir devletin doğuş günüdür. Birlikte yaşamanın koşullarını yerleştirmek için gösterilecek çabaların başladığı gündür. 13 milyon insanın yaşadığı topraklar üzerinde bugün 75 milyon kişi yaşamaktadır. Düşünün ki, o tarihte yalnızca İstanbul’da bir tane yarım Üniversite vardı. 2011 yılında bu kentte 14 milyon kişi yaşıyor ve 46 üniversite var.
88 yıl içerisinde yanlışlar yapılmadı mı? Çok, hem de pek çok. Fakat sonuç bugünkü Türkiye oldu. Daha henüz tüm eksiklerimizin üstesinden gelemediğimiz bir gerçek. Pek çok ülkenin de 88 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’ni beğeniyle izlediği ve pek çok olgusunu örnek almak istediği de bir gerçek.
Biz ne yapıyoruz? İşte bu devletin kuruluş gününü kutlamamak için birkaç bahane birden uyduruyoruz. Bir taraftan birlik beraberlik çağrıları yaparken, diğer taraftan yeni bir kutuplaşma yaratıyoruz: Cumhuriyet Bayramının 88. Yıldönümünü kutlayanlar, ve de kutlamayanlar.
İnanın toplumumuz bu kutuplaşmayı hiç mi hiç hak etmedi...