Makaleler

Ara14

TÜRKİYE’YE DE DEĞİŞİM GELDİ

Yazar // Ergun Göknel Kategori // Türkiye

TÜRKİYE’YE DE DEĞİŞİM GELDİ

3 Kasım 2002 tarihinde yapılan Milletvekili seçimlerinin sonuçları açıklandığında ilk düşüncem “Türkiye normale dönüyor” oldu. Bu düşüncemi sanırım birkaç dostumla da paylaştım. 21.Yüzyıla adım atıldığında dünya değişim geçirmeye başlamıştı. Bu değişimin Türkiye’de de görülmemesi olanak dışıydı. 1950 yılından beri her zaman doğru karar vermiş olan seçmen 1991 Genel seçim seçimlerinde başlayan on yıllık bir deneme döneminden sonra, o güne kadar dünya parlamento tarihinde belki de görülmemiş bir şekilde, 2002 seçimlerinde parlamentoyu tümüyle yenilemişti. Yeni meclis iki partinin milletvekillerinden oluşuyordu: AKP ve CHP.

Bu yazımı okuyanlar arasında beni eleştirenlerin sayısı oldukça fazla olabiliir. Ancak son on yılda Türkiye’nin geçirdiği değişim  dikkat çekicidir. 90 yıla yaklaşan Cumhuriyet tarihinde yeni bir siyasal yöntem uygulanmaktadır. Batı tipi demokrasi, ile İslam inancı ilk defa  uygulama süreci içine girmiştir.
Türkiye gibi büyük çoğuınluğu İslam inancına sahip bir ülkenin bu değişime uğraması doğal olarak benzer özelliklere sahip tüm çevre ülkelerini de etkileyecektir ve etkilemektedir. Türkiye Cumhuriyeti 1923 kuruluş yılından beri tüm  Ortadoğu başta olmak üzere, bütün “mazlum ülkeler”e model olma yolundadır. 90 yıla yaklaşan Cumhuriyet tarihimiz bir imparatorluk kalıntıları üzerinde bağımsız bir cumhuriyetin kurulması deneyimiydi. Ham de İslam inancına sahip bir halkın yaşadığı topraklar üzerinde.
90 yıl içerisinde yaşananları olayların geçtiği günün koşulları içerisinde değerlendirmek gerekir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında devamlı barış içinde yaşamış, otoriter sayılacak bir rejimden sonra, kavgasız gürültüsüz, hilesiz hurdasız 60 yıldır parlamnto seçimlerinin yapıldığı bir ülke. Diyeceksiniz ki, yaşanan askeri darbeler ne demek oluyor? 1960 ve 1980 yıllarında doğrudan askeri yönetim en fazla üç yıl sürebilmiştir. 1971 müdahelesinde TBMM kapanmamıştır, post modern olarak adlandırılan 28 Şubat müdahelesi ise sivil değişimlerle kazasız belasız atlatılmıştır. Askeri darbeler ve müdaheleler Türkiye siyasetine büyük bir deneyim kazandırmıştır. 60 yıldır sandığa giden Türkiye seçmeni her zaman doğru seçimi yapmış, 1991 ile 2001 arasında çeşitli partileri denemiş ve sonunda gene doğru seçimi yaparak tüm diğer partileri silmiş ve Sosyal Demokrat olduğu iddiasındaki elitist sayılabilecek siyasi akıma muhalefet görevini verirken Muhafazakar bir partiyi de iktidara getirmiştir.
2011 yılında Türkiye Cumhuriyeti artık askeri vesayetten kurtulmuş bir demokrasiye doğru ilerlemekte. Osmanlı İmparatorluğu’nun asker devlet anlayışı 19.yüzyıl başlarından itibaren modernleşerek 21.yüzyılın ilk yıllarına kadar devam etmiştir. Bugün, yüzlerce yıldır vesayet altında olan yönetim tarzı değişime uğrama yolundadır. İslam inancına sahip bir toplum Batı tipi demokrasi anlayışını inanç ilkeleriyle bağdaştırark yeni bir yol izlemeğe çalışmaktadır. İşte bu yol da, onlarca yıldır “laik” fakat ”despotik” yönetimler altındaki Ortadoğu ülkelerine, özellikle de Arap ülklerine örnek olabilmektedir.
Toplumumuzun en ağır koşulları dahi kendi yaşam tarzı ile bağdaştırabilme özelliği ile benimsediği yön, örnek alındığında Arap toplumları tarafından uygulanabilecek midir? Şimdi ortaya çıkan soru budur. Başbakanın Mısır ve Libya’da “laik” bir yönetim tarzı seçilmesini tavsiye etmesi tüm dünyada biraz hayret biraz da şaşkınlıkla karşılanmıştır. Gerçekte Osmanlı padişahlarının İslam halifesi oldukları dönemde de yönetim tüm inançlara saygılı bir tutum içindeydi, şeriat hukuku yanında Fatih Sultan Mehmet’ten beri yerleşik örf hukuku da uygulanabbilmekteydi.
21.yüzyılda yapılmak istenen Batı demokrasi anlayışı ile İslam inancının gereklerini bağdaştırarak özgür bir toplum yaratmaktır. Bu konuda daha çok eksiğimiz olduğu bir gerçek.  1800’lü yılların başından beri devam etmekyte olan süreç devamlı bir değişim içinde süregitmekte.
Toplumumuzun uyum becerisini ve en sert koşulları dahi kendi anlayışı ile bağdaştırma becerisini hatırlamak için birkaç ufak örnek vermek istiyorum.
20. yüzyıl başlarında İstanbul yaşamında gördüğümüz “ferace” ve “yaşmak” peçenin yerine kullanılabilmekteydi. Şapka devriminden sonra, 1950’li yıllkardaki parti toplantılarındaki fotoğraflara bakın; bir “kasket” denizi ile karşılaşacaksınız. Toplumun büyük bölümü şapka yerine kendi anlayışına uygun ve daha kolay temin edilebilir “kasket”i tercih etmişti. Bugün başörtülü kadınlarımızın giyimini Arap kadınlarının başörtüsü kullanma şekilleri ile karşılaştırınız. Araplar hemen hemen tümüyle siyah renkte başörtüsü kullanırken, bizim kadınlarımız rengarenk, ve modaya uygun eşarplar kullanmakta. Bağlama şekilleri de giderek değişmekte. Kapalı fakat “şık” bir kadın modası doğmakta.
Özet olarak diyebiliriz ki, Türkiye toplumu siyasette de yaratıcı özelliğine sahip çıkmakta. Değişim içindeki dünyamıza kendine özgü ve örnek olarak alınabilecek yeni bir yaşam tarzını getirmektedir.

Yazar Hakkında

Ergun Göknel

Ergun Göknel

1989 Yılında, adı o güne kadar kamuoyunca duyulmamış bir kişi İstanbulluların yaşamına girdi. Bir kentte yaşayanların, bir insanın yaşamının en önemli unsuru SU’yun başına getirildi. Susuzluk çekenler onu suçladılar, ona küfür ettiler.. O güne kadar mahallelerine, evlerine su gelmemiş olanlar, su boruları döşenmeye başlayınca onu kucakladılar, öptüler.
Kimdi bu insan?...

Bir yorum yapın

Yorum yapmak için oturum açmalısınız. İsterseniz aşağıdan oturum açabilirsiniz.

Twitter response: "Could not authenticate you."

Özel Önerİm

Pizzeria Pidos

Samimi ortamıyla
ev gibi bir İtalyan restoranı.
Gümüşsuyu caddesinde

Websitesine git

Temasa geç

Düşüncelerinizi dinlemekten mutlu olacağım!

Ergun Göknel
34330 Levent, IST
Türkiye

Temasa geç