Makaleler

Kas24

KARGAŞA VE DEVRİM

Yazar // Ergun Göknel Kategori // Genel

KARGAŞA VE DEVRİM

KARGAŞA VE DEVRİM
Dünya 21.Yüyılda değişiyor ve bizler bu değişimin içindeyiz. Belkide neyin değiştiğinin pek de farkında değiliz. İletişimin hızlanması, bireysel özgürlüklerin öne çıkması değişimin başlıca etkenleri olmakta.  1990’larda iki kutupluluktan tek kutupluluğa doğru gelişen olaylar 2010 yılından sonra Çin’in dikkat çekici bir şekilde gelişmesiyle yeniden daha doğuya kaymış bir çift kutupluluğa doğru yol almakta. Avrupa Birliği’nin yaşadığı ekonomik bunalım, bu bölgenin dünyada söz sahibi olma olasılığını yok etmeye başladı. Bu genel değişim içerisinde Türkiye de son on yılda gerek siyasal gerekse ekonomik büyük gelişme göstererek önce bölgesinde sonra da dünyada söz sahibi olmaya başladı.

Son bir yıl içerisinde “Arap Baharı” olarak adlandırılan gelişmeler Orta Doğu’yu ön plana çıkardı. Dünyanın en büyük enerji kaynaklarını bulunduran bu bölgenin önemi tartışılamaz. Ülkemizin coğrafi durumu ise ister istemez bizi bu bölgede önemli bir unsur olmaya doğru itmekte. Ayrıca bölgedeki ülkelerle din birliği ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşundan beri din konusunda izlenen yol yanında, 2002 yılında din unsurunu değişik bir yöntemle ele alan AKP’nin iktidarda olması ülkemizin önemini daha da arttırmakta.
“Arap Baharı” ve son iki aydır ABD’de yaşanan Wall Street’i işgal eylemlerinin devrim olup olmadığı konusu üstat Hilmi Yavuz’un iki yazısında ( Zaman Gazetesi: 23.10.2011 ve 30.11.2011) yer almakta. Aynı konuya M Şükrü Hanioğlu da 23.10.2011 tarihli Sabah Gazetesindeki yazısında değinmekte. Bu yazıları okuduğumda ilk olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin “Altıok”u aklıma geldi. Bilindiği gibi oklardan bir tanesi “inkılapçılık” idi, ki sonradan “devrimcilik” olarak Türkçeleştirilmişti. Bu bağlamda, ”Devrim”, “ihtilal”, “evrim” ve “inkilab” sözcüklerinin sözlük anlamlarına baktığımda Türk Dil Kurumu sözlüğünde verilen anlamlar gerçekten kafa karıştırıcıydı.
İnkılap sözcüğünün karşılığı olarak, iyileştirme, reform ve devrim aynı zamanda verilmekteydi. Devrim sözcüğünün İngilizce karşılığı olarak da “revolution” yazılmaktaydı. Diğer taraftan ihtilal sözcüğünün karşılığı olarak da “devrim” kullanılmaktaydı. Bu durumda “devrim” ihtilal ve inkılap sözcüklerinin müşterek karşılığı olarak gösterilmekteydi. Ancak bu iki Arapça kelimenin köklerine bakıldığında; inkilab kelimesi kalb kökünden yani değiştirme karşılığındaki Arapça kökten, ihtilal kelimesiyse halel kökünden gelmekte ve “bozmak” anlamına gelmektedir. O halde burada bir yanlışlık vardır. Gerçekte “inkilab” kelimesinin Türkçe karşılığı “evrim”dir. İngilizcesi de “evolution” sözcüğüdür. Eşdeğer kelime “reform” dur.
Bu düzeltme parantezini açtıktan sonra, yukarıda sözünü ettiğimiz yazılara gelelim. Üstat Hilmi Yavuz yazısında ( Zaman, 30.10.2011) Hanioğlu’na hak vererek, Kahire Tahrir Meydanı ve New York Zuccotti Park eylemlerini aynı kefeye koymakta; her ikisinin de “örgütü, liderliği, ve belirgin ideolojisi olmayan” hareketler olduğunu yazmakta. Sonra da daha ileride, “Somut ve kısa vadeli taleplere dayalı, kendiliğinden ayaklanmalar, eğer başarıya ulaşırsa buna “devrim” değil, “ihtilal” demek gerekir”, demektedir.
Şimdi ilk işimiz Kahire Tahrir Meydanı ve benzeri Tunus, Libya ve Suriye, kısacası Arap Baharı hareketini New York “occupy” hareketinden ayırmak olmalı. İkincisi özet olarak, kısa ömürlü bir “başkaldırı” veya “kargaşa” dan başka bir şey değildir. Arkasında organize hiçbir güç yoktur. Son yıllarda gelişen, twitter, you tube, facebook gibi internet iletişim araçları ile ortaya çıkan bir topluluğun çok kısa ömürlü, etkisiz hareketi olarak tanımlanabilir.
Arap Baharı ise, gene aynı iletişim araçlarının kullanıldığı, ancak arkasında “Müslüman Kardeşler” veya “En Nehad”  gibi organize ve yıllarca bastırılmış İslami muhalefet gücünün olduğu bir harekettir. Ne yapılmak istendiği çok açıktır. Meydanlarda toplanan yüzbinler, “Eş-Şa’b Yurid İskate’n Nizam (Halk düzenin değişmesini istiyor) ve Eş Şa’b Yurid İskate’r Reis (Halk başkanın değişmesini istiyor) sözlerini haykırıyorlardı. Önce Tunus, sonra Mısır ve Libya’da “başkan” değişti. Tunus’da düzen de değişti ve 55 yıl sonra ilk defa sonucu belli olmayan bir seçim yapılarak parlamentoya 217 üye seçildi.
Arap Baharı olarak adlandırılan hareket tüm bu ülkelerde “devrim” özelliğini taşımaktaydı. Hepsinde halk İslami partilerin öncülüğünde demokratik özelliklere sahip yeni bir düzen istiyordu. Doğal olarak dört ülkenin de değişik özelliklerine göre sonuçlar alınacaktı. Özgür seçimleri yapabilen ilk ülke Tunus oldu. Bugün Mısır halkı 1Müslüman Kardeşler”in öncülüğünde gene Tahrir meydanını doldurmakta. Geçici askeri yönetimin devamlı duruma gelme olasılığına engel olmaya çalışmakta. Libya’da henüz aşiret düzeninden çıkma savaşı verilmekte; gerçek demokratik bir düzenin yerleşebilmesinin belli bir zaman alacağı beklenmekte. Suriye ve Yemen’de ise henüz eski düzenin halk topluluklarını şiddetle sindirme çabaları devam etmekte.
Ne ABD’deki “occupy” hareketi, ne de Arap Baharı kapitalizm karşıtı bir sosyalist devrim özelliğini taşımakta. ABD’de acımasız sömürü ve yoksulluğa karşı organize olamamış bir başkaldırı veya kargaşa özelliğine sahipken, Arap Baharı ülkelerinde İslam inancına uygun, daha özgür ve serbest ekonomiyi öngören bir düzen hedeflenmekte.
ABD’deki kargaşa kısa zamanda kaybolacak, fakat Arap ülkelerindeki hareket belli bir süreç içerisinde emperyalizm karşıtı düzenin kurulması ile sonuçlanacak. Bu sürecin kısa olduğu sanılmasın, pek çok evreden geçecektir. Fakat sonunda bir zümrenin veya bir ailenin baskısının sürdüğü düzen ortadan kalkacaktır. Halkın özgür iradesiyle seçtiği yöneticiler iktidara gelecektir.
Bugüne kadar Arap ülkelerindeki sömürü düzenini yürütmüş olan eski emperyalistler, bugün de ”gelişmiş” ülkeler olarak asker gücüyle değil fakat ekonomik güçle bu ülkelerin doğal kaynakları üzerindeki egemenliklerini devam ettirmek gayretindeler. Düzen değişikliği bu gayreti boşa çıkarma kavgasıdır.

Yazar Hakkında

Ergun Göknel

Ergun Göknel

1989 Yılında, adı o güne kadar kamuoyunca duyulmamış bir kişi İstanbulluların yaşamına girdi. Bir kentte yaşayanların, bir insanın yaşamının en önemli unsuru SU’yun başına getirildi. Susuzluk çekenler onu suçladılar, ona küfür ettiler.. O güne kadar mahallelerine, evlerine su gelmemiş olanlar, su boruları döşenmeye başlayınca onu kucakladılar, öptüler.
Kimdi bu insan?...

Bir yorum yapın

Yorum yapmak için oturum açmalısınız. İsterseniz aşağıdan oturum açabilirsiniz.

Twitter response: "Could not authenticate you."

Özel Önerİm

Pizzeria Pidos

Samimi ortamıyla
ev gibi bir İtalyan restoranı.
Gümüşsuyu caddesinde

Websitesine git

Temasa geç

Düşüncelerinizi dinlemekten mutlu olacağım!

Ergun Göknel
34330 Levent, IST
Türkiye

Temasa geç