Denemeler

Eyl21

Siyasette Ahlak konusuna devam ediyoruz

Yazar // Ergun Göknel Kategori // Siyaset

Siyasette Ahlak konusuna devam ediyoruz

Siyasette ahlak konusunun temel unsurunun insana ve insan yaşamına bakış kavramı etrafında oluştuğunu kabul edersek, insanın ve insan aklının da özgür olmasının kabul edilmesi gerekir. Aklı ve düşüncesi özgür olarak kabul edilemeyen insanın siyasette de özgürce karar verebileceği düşünülemez.

Evrensel ahlak kuralları siyasette de uygulanacaksa, siyasi düşünce konusunda olumlu veya olumsuz karar verecek bireylerin ve toplumun düşünmekte özgür olması temel koşuldur. Dogmalara bağlı, kalıplar içerisinde karar vermeye, düşünmeye zorlanan bir toplumun siyasi ahlak kuralları içerisinde karar vermesi beklenemez. Siyasette ahlak dediğimiz zaman; özgür, dogmalardan arınmış ve özgür bir düşünce sistemine sahip insan varlığının siyasi düşüncenin ana unsurunu oluşturması gerektiğini düşünmeliyiz.

Bireysel ve toplumsal açıdan baktığımızda dünyevi veya laik düşünme şekli dogmalardan kurtulmakla olur. Laikliğin demokrasinin temeli olduğu evrensel bir olgudur. Laiklik sadece demokrasinin değil aynı zamanda ulusçuluğun da temel unsurlarından biridir. Din siyasal yapıyı belirlediğinde “ulus” değil “ümmet” öne çıkar.

Laik olmak demek dine inanmamak demek değildir. Laikliğin getirdiği demokratik ve özgür düşünce içerisinde inançların özgürlüğü de dokunulmazdır. Ancak toplumun yönetiminde din kurallarının öne çıkması düşünülemez.

Laiklik kavramının çağdaş siyasi ahlakın vazgeçilmez koşulu olması yanında, laikliği benimsemeden çağdaşlaşmakta olanak dışıdır.

Laikliği yalnızca “din ve devlet işlerinin ayrılması” olarak görmek yeterli değildir. Temel ilke, siyasette ve toplumun yönetiminde insan aklının üstünlüğünün kabul edilmesidir. Din ilkelerinin toplumun yönetiminde tek unsur olarak görülmemesi sadece bir alt kategoridir. Din ilkeleri olduğu gibi diğer bütün dogmatik düşüncelerin de siyasette tek yönlendirici olarak kabul edilmemesi esastır. Tüm dogmatik düşüncelerin siyaset düşüncesinde değişmez ve vaz geçilmez ilkeler olarak kabul edilmesi de geniş anlamda laikliğe aykırıdır.

Laiklik, genel bir çerçeve içerisinde, insana verilen önemin artması, demokratikleşme, özgür düşüncenin egemenliği ve dogmatik düşünceye karşı mücadele şeklinde anlaşılmalıdır. Bu şekliyle laiklik çağdaşlaşmanın ve tüm uygarlık anlayışının değişmez unsurudur. Dolayısıyla da siyasal ahlakın vazgeçilmez koşuludur.

Ülkemizde laiklik konusunda yapılan tartışmaları din ekseninden kurtarıp insan aklının özgürlüğü temeline yerleştirebildiğimizde siyasette varolan pek çok sürtüşme de yok olacak veya en azından azalacaktır. Belli rahatsızlıklar ve zorlamalar sona erecektir. İnsan aklının özgürce, kalıplar dışında, gerçekleştireceği siyasi çözümler süreci başladığında siyasette ahlak konusunda da büyük mesafeler kazanılacaktır.

Siyasette ahlak doğal olarak toplumdaki ekonomik farklılıklara dayanmaktadır. Bu farklılıkları kısa sürede kaldırmanın gerçekdışı olduğunu kabul edebiliriz, ancak bu kabul, farklılıkların en aza indirilmesi ve aradaki mesafenin azaltılması için gayret göstermeye engel değildir. Yönetenlerle yönetilenler ve fakirlerle zenginler arasındaki farklılığın azaldığı bir toplumda siyasetin de daha ahlaklı olma olasılığı artacaktır.

Yönetilenlerin ahlak dışı da olsa yapacakları bir sıçramayla yönetenler arasına girme isteği ve fakirlerin aynı şekilde yasa dışı yöntemlerle zenginleşme isteğini frenleyerek siyasette ahlak anlayışının da hızlı yerleşmesine yol açılacaktır.

Yönetilenlerle yönetenler arasındaki farkın azalması demokrasi ve yönetim kararlarına bireylerin ve toplumun katılımı ile gerçekleşecektir. İnsan hak ve özgürlüklerinin tanınması, düşüncenin özgürleştirilmesi ve evrenselleştirilmesi katılımcı demokrasinin oluşturulmasında ana unsurdur. Birey ve bireyin oluşturduğu toplum kendinin yönetilmesine ne kadar özgürce katılırsa, siyasetteki ahlak da zorunlu olarak o kadar doğru yolda ilerleyecektir.

Fakirlerle zenginler arasındaki farklılığın azaltılması ise ancak gelir dağılımının daha adil olmasını sağlayan siyaset uygulamaları ile gerçekleşebilir. Bu politikaların uygulanabilmesi de, siyasette ahlak anlayışına öncelik tanınması ve bireylerin zenginleşmesi amacıyla toplumun çıkarlarının göz ardı edilmemesi ile olabilir.

Özgür ve insanın ön planda tutulduğu bir siyaset anlayışının, katılımcı demokrasi içerisinde, bu ekonomik hedeflere yaklaşma konusunda kayda değer aşamaları başaracağı kesindir.

Şimdi ortaya çıkan tek soru tüm bu değerlerin yerleşmesinde ve olağan kılınmasında kimin öncülük edeceğidir.

Yazar Hakkında

Ergun Göknel

Ergun Göknel

1989 Yılında, adı o güne kadar kamuoyunca duyulmamış bir kişi İstanbulluların yaşamına girdi. Bir kentte yaşayanların, bir insanın yaşamının en önemli unsuru SU’yun başına getirildi. Susuzluk çekenler onu suçladılar, ona küfür ettiler.. O güne kadar mahallelerine, evlerine su gelmemiş olanlar, su boruları döşenmeye başlayınca onu kucakladılar, öptüler.
Kimdi bu insan?...

Bir yorum yapın

Yorum yapmak için oturum açmalısınız. İsterseniz aşağıdan oturum açabilirsiniz.

Twitter response: "Could not authenticate you."

Özel Önerİm

Pizzeria Pidos

Samimi ortamıyla
ev gibi bir İtalyan restoranı.
Gümüşsuyu caddesinde

Websitesine git

Temasa geç

Düşüncelerinizi dinlemekten mutlu olacağım!

Ergun Göknel
34330 Levent, IST
Türkiye

Temasa geç