KORKU, ÖZGÜRLÜK VE SEVGİ
Bu üç kavram nasıl bir araya gelir? Gerçek yaşamda çok kolay bir şekilde. İzin verirseniz ve okuma zahmetine girerseniz anlatmaya çalışacağım.
Korku kavramını düşünürken kullanmak istediğim anlam toplumsal korkudur. Toplumsal korku nedir? Şimdilerde “mahalle baskısı” kavramı ile tanımlanmaya çalışılan bir kavramdır bu. “Etrafımdaki insanlar ne der?” sorusu ile başlar ve “Aman bilmesinler, duymasınlar!..” ile biter. Bu sözleri aklınızdan geçirdiğinizde artık “korku” içindesinizdir. Düşünceleriniz sınırlanır, istediğiniz gibi hareket edemez olursunuz. Yüreğinizin sesine, aklınızın ürettiği düşüncelere hükmedemez duruma düşersiniz. Toplumsal korku sizin her hareketinizi, her düşüncenizi sınırlamaktadır. Esir olmuşsunuzdur.
Bu sınırlamanın sebebi belki de sizsinizdir? Gerçekte çok olağan bir olayı çevrenizden saklamak istemişsinizdir. Belki de bu olayı kendinizi bir dize hoş olmayan ve sizi rahatsız edecek olasılıktan kendinizi koruma gayesiyle saklamaktasınızdır. Ve bu şekilde kendinizi daha büyük sıkıntılara sokmaktasınızdır. Sakladığınız gerçeği açıklasanız daha az sıkıntı çekeceksinizdir. Sakladığınız olayı çok yakınlarınız bilmektedir. Bir süre sonra onlar da bu olguyu yok farz etmeye başlarlar. Hepiniz gerçek olmayan bir dünyada yaşamaya başlarsınız.
Bu şekilde hareket edenlere önerim; bir an önce bu korkudan sıyrılın, gerçek durumunuzu belli bir ihtiyatla da olsa çevrenize açıklayın. Ne kadar rahatladığınızı göreceksiniz. Çünki korkudan kurtulmuş, özgürlüğünüze kavuşmuşsunuzdur
İşte, sihirli sözcük “özgürlük”. Korku bu kavramın en büyük düşmanıdır. Hele toplumsal korku. Toplumdan, yaşamınızın kolayca çözümlenecek bir sorununu veya olgusunu ne sebeple olursa olsun saklamak özgürlüğünüzün en büyük düşmanıdır. “İnsanlar ne der?” sorusu yaşamınızı sınırlamasın. Siz siz olun bu korkudan ve bu gereksiz sırdan kurtulun. Kurtulamadığınız sürece özgür değilsinizdir. Kendinizi özgür sanırsınız. Böylece ancak kendinizi aldatırsınız. İyice düşünün. Bu korkulardan kurtulduğunuz, sakladığınız gerçekler çevrenizce bilindiğinde ne kadar özgür olacaksınız? Enerjinizin hatırı sayılır bir bölümünü “korku” ve “saklamak” için harcamaktasınızdır. Bu enerji tüketicilerinden kurtulduğunuzda düşünce özgürlüğüne kavuşacaksınız. Ve artık sizi en fazla engelleyen iki olguyu yaşamınızdan çıkarmış olacaksınız. Bundan böyle hür ve özgürsünüz...
Peki, “sevgi”nin “korku” ve “özgürlük” ile ne ilgisi var diyeceksiniz. Bu üç kavram zaman zaman birbiriyle o kadar bağlantılıdır ki... Şaşarsınız...
Düşünün!.. Toplumsal korku, gereksiz yere sakladığınız ufak bir gerçek sizin özgürlüğünüzün önemli bir parçasını elinizden almıştır. Diyelim ki, bu sebepten sevginizi, sevdiğinize dahi, ifade edemiyorsunuz. Onun özgürlüğünü de sınırlıyorsunuz. “Ne derler?...” düşüncesiyle, onunla konuşmamak, görüşmemek için kendinizi sıkıntıya sokuyorsunuz. Ve mutlu olamıyorsunuz. O da mutlu olamıyor...
Burada yalnızca mutluluk söz konusu değil. Birlikte yapacaklarınız, ikinizi de kolayca başarıya ulaştıracaktır. Siz de bunun farkındasınız. O kadar ki, ufak bir iki olayla bu gerçek ispatlanmıştır. Ama, Ah!... Şu korku ve sakladığınız ufacıcık gerçek olmasa... Yaşam mutlulukla dolacak ikiniz için de... Başarılar birbirini kovalayacak.
Siz ne yapıyorsunuz? Özgürlüğünüzü korkunuzla kısıtlıyorsunuz. Bir taraftan yüreğinizin sesine kulak vermiyorsunuz, kendinizi itiraf edemediğiniz bir sıkıntıya sokuyorsunuz. Yüreğiniz cendere içinde... Bahaneniz hazır!... Belki de bir yakınınız için fedakarlık yapıyorsunuz. Bir süre için bu da doğrudur. Ama süresiz olarak kendinizi neden sıkıntıya sokarsınız? Hiç düşündünüz mü?
Son olarak diyeceğim o ki; kendi kendinize bağladığınız zincirleri kırın, özgürlüğünüze yeniden kavuşun ve “Hayatı yeniden deneyin”
Gerçekten değer....